Sezonu Türkiye Kupası, Euroleague ve lig şampiyonluklarıyla kapatan Işıl Alben, kaptanlığını yaptığı Galatasaray’dan Rusya ekibi Dinamo Kursk’a transfer olmuştu.
28 yaşındaki oyun kurucu Işıl Alben, milli takımla 2014 Dünya Şampiyonası’nda ter dökmeye hazırlanıyor. Işıl Alben milli takımın turnuvadaki şansını Al Jazeera’den Onur Saygın’a değerlendirdi, Galatasaray ve yeni takımı Dinamo Kursk hakkında açıklamalar yaptı.
Gruptaki en önemli rakip Fransa olarak gözüküyor. Nasıl bir maç bekliyorsunuz?
Fransa yakından tanıdığımız bir takım. 2011’de onlarla yarı final mücadelesi vermiştik. Uzatmada kazanmıştık. Geçen sene de bildiğiniz gibi yarı finalde ev sahipliği Fransa’dayken kaybettiğimiz bir maç var. Şu an önemli maçlarda 1-1 ama biz evimizde oynuyoruz. Bizim için de çok önemli bir maç. Bütün konsantrasyonumuz Fransa maçı doğrultusunda. Çok önemli bir maç. Bunun bilincindeyiz. Benim kazanacağımıza olan inancım tam.
ABD turnuvanın favorisi görülüyor. Liderlik ABD’den finale kadar uzak durmak anlamına geliyor. Madalya şansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gruptan yenilgisiz çıkıp olası bir ABD eşleşmesini mümkün olduğu kadar geç oynamak bizim için çok avantajlı olacak. Böylece madalya şansımızı da çok yükseltmiş oluyoruz. ABD de yenilmeyecek bir takım değil ama tabii ki ilk aşamada daha rahat kazanabileceğimiz maçları tercih ediyoruz. Bütün düşüncemiz gruptan maç kaybetmeden çıkıp sonrasında daha hoşumuza gidecek rakiplerle mücadele etmek.
Kadın basketbolda son yıllarda hem kulüp hem de milli takım bazında yükselen bir başarı grafiği var. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Kadın basketbolda ilk Avrupa Şampiyonası’na katıldığımız tarih 2005. Ev sahibi olarak katılmıştık. Geçen dokuz senede çok ciddi bir aşama kaydedildi. Ben bunun doğru yapılanma ile olduğunu düşünüyorum. Bizden önce buraya emek vermiş, bütün vaktini buraya harcamış ve bugünleri hayal ederek çalışmalar yapmış çok sayıda kişi var. İdareci olsun, oyuncu olsun, antrenör olsun… Ben bir kere daha onlara bize bu yolu açtıkları için teşekkür ediyorum. Tesadüf olmadığını üç sene üst üste göstermiş olduğumuz başarıyla biz kanıtladık. Yapılan çok güzel bir yatırım vardı. Biz de sahada oynama şansını elde etmiş şanslı bir nesiliz. Ben de bunun bir parçasıyım.
Esmeral Tunçluer’in son turnuvası olacak. Aynı şekilde Nevriye Yılmaz’ın da basketbolu bırakma düşüncesi var. Jenerasyon değişimi sizi nasıl etkileyecek?
Ben açıkçası ikisinin daha rahatlıkla oynayabileceğini düşünüyorum. Tabii ki onların kararları. Bakalım ne yönde olacak. Nevriye’nin henüz belli değil. İkisiyle de oynamak çok büyük rahatlık ve kolaylık. Yerlerinin dolması zaman alacaktır. Çok iyi gelen bir jenerasyon da var. Çok başarılılar. Türk basketbolu geçiş dönemi yaşayacak mı yaşamayacak mı bilmiyorum ama umuyorum ki çok fazla yaşanmaz.
Sezon boyu çoğu maçta 40 dakika süre aldınız. Fiziksel durumunuz nasıl?
Ligin sonucunun güzel bitmesiyle keyifli bir tatil dönemi geçirdik. Şu an hazırım desem yalan söylemiş olurum. Bir haftadır çalışmalara başladık. İki hafta içinde hazır olacağımı düşünüyorum. Güzel dinlendim. Basketbolu da antrenman yapmayı da çok özledim. Böylesinin daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Burada mükemmel insanlarla çalışıyoruz. Bize çok yardımcı oluyorlar. Kondisyonerimiz olsun, fizyoterapistimiz olsun, doktorumuz olsun bizi en sağlıklı şekilde yönlendiriyorlar.
Nevriye Yılmaz ile yaptığımız röportajda Türk oyuncuların şansını Avrupa’da denemesi gerektiğini söylemişti. Sizin de seneye ilk Avrupa deneyiminiz başlıyor. Neler bekliyorsunuz?
Nevriye Yılmaz da Avrupa’da daha önce oynamış bir oyuncu. Avrupa’ya çıkan çok fazla sayıda kadın basketbolcumuz yok. Erkek basketbolunda bile çok fazla oyuncumuz yok. Beni neler bekliyor çok fazla bilmiyorum. Daha önce böyle bir tecrübem olmadı. Tecrübelerini paylaşacak çok fazla sayıda arkadaşım da yok açıkçası. Sonuçta basketbol oynamaya gidiyorum. Her şey aynı… Kurallar aynı, saha aynı… Çok fazla sorun yaşayacağıma inanmıyorum. Dil olarak zaten takım içinde de çoğunlukla İngilizce konuşuyorduk. Umuyorum ki orada beni iyi takım arkadaşları bekliyor olacak. Sonuçta profesyonel düzeyde oynuyoruz. Bir tek çok soğuk olacak. Onun dışında bir korkum yok. Bunu çok samimi söylüyorum. Gittiğimde de umarım her şey olumlu olur. Türkiye’yi ve her zaman söylediğim gibi Galatasaray’ı orada en iyi şekilde temsil etmek istiyorum. Kişisel gelişimim için de önemli bir tecrübe olacak. Umuyorum ki şans yanımda olur ve güzel bir sene geçer.
Takım arkadaşlarınızdan bahsetmişken, Dinamo Kursk’ta forma giyen Seimone Augutus ile Galatasaray’da da beraber oynamıştınız. Onunla yeni takımınız hakkında konuşma fırsatınız oldu mu?
Benim bir Amerikalı arkadaşım evlendi. Amerika’ya gitmiştim. Gittiğim şehre de Simone Augustus deplasmana gelmişti. Hem maçını izleme hem de görüşme şansı yakaladım. Kendisiyle tekrar aynı takımda oynamak ilk Avrupa tecrübemde büyük şans. Kendisi çok sevdiğim, basketbolunu çok beğendiğim, saha içinde çok iyi anlaştığım bir oyuncu. Beni Kursk ile ilgili bilgilendirdi. Önümdeki süreçte de yardımcı olacağını ve işimi kolaylaştıracağını düşünüyorum.
Sizin ve Alba Torrens’in ayrılmasının ardından Galatasaray’ı gelecek sezonda ne bekliyor?
Her ne kadar takımın dışına çıksam da benim kalbim her zaman onlarla. Bildiğiniz gibi Ekrem Memnun takımla beraber olacak. Ben hep söylüyorum, bizim başarımızdaki en büyük pay Ekrem Memnun’un. O olduğu sürece hiçbir başarı sürpriz değil. İnanıyorum ki her zaman olduğu gibi her maçta mümkün olanın en iyisini yapacaklardır.
Galatasaray’a dönmek istediğinizi söylemiştiniz. Dönüş tarihiniz için kendinize bir hedef koydunuz mu?
Kariyerim boyunca ilk tercihim her zaman Galatasaray oldu. Bundan sonrasındaki süreçte de kulüp ve antrenörümüz istediği sürece benim yine ilk tercihim Galatasaray olacak. Gidip bir sene oynayıp dönmeyi ben de çok isterim. Kurks’ta şampiyonluk kovalayayım, şampiyon olmadan dönmeyeyim diye bir sözüm yok. “Galatasaray’dan şampiyon olmadan gitmem” demiştim. Çok şükür bu gerçekleşti. Şimdi gidip orada o tecrübeyi yaşayıp ülkemi en iyi şekilde temsil edip sonrasında Galatasaray’a dönmek istiyorum.
Kursk ilk defa Euroleague’de oynayacak. Galatasaray’da sürekli tepeye oynama temposundan çıkıp daha küçük hedefli bir takıma gitmek motivasyonunuzu nasıl etkileyecek?
Benim oraya gitmekteki tek amacım en iyi şekilde temsil etmek. Sonrasında WNBA’e de gitmek istiyorum. Bunu da ilk defa dile getiriyorum. Tabii ki takımın başarısı çok önemli. Sonuçta Kursk’ta oynayacağım. Geçen sene ligi üçüncü bitirdiler ama tabii ki şampiyonluk kazanmak için gidiyorum. Euroleague’de ilk seneleri olacak. Ekaterinburg’dan ben hiç çekinmiyorum. Çok sağlam bir kadro kuruyor Kursk. Ne olur ne olmaz büyük konuşmamak gerekiyor ama benim kariyerimle ilgili istediğim Rus ligi şampiyonluğu yaşamak.
Euroleague’de Galatasaray ile eşleştikten sonra sosyal medyadan duygusal bir açıklama yaptınız. Halen aynı hissiyatta mısınız yoksa durumu kabullendiniz mi?
Ben kabullenmek diye bir şey olduğuna inanmıyorum. O gün ne hissediyorsam, Abdi İpekçi’de maça çıkarken ya da Kursk formasıyla Galatasaray’a karşı maça çıkacakken aynı şeyleri hissediyorum. Ama bununla beraber şunu da söylüyorum: Sahaya Kursk oyuncusu olarak çıkacağım. Burada Galatasaray’dan aldığım spor ahlakı da sahada elimden gelenin en iyisini yapmamı gerektirir. Bana bugüne kadar emek vermiş ve beni desteklemiş herkes de bunu istiyor. Bunu hissediyorum. Çok zor olacak. Çok duygusal olacak. Ben de duygusal bir insanım. Çok üzüldüm tabii ki, halen de üzülüyorum bunu konuştuğumuzda ve düşündüğümüzde. Buna alışacağımı da sanmıyorum.
Kelsey Bone profesyonel basketbol oynamadan Türkiye’ye geldi. Fakat kendi yaş grubunun çok önünde bir basketbol oynadı.Türkiye’de oyuncu gelişimi için nasıl bir çalışma olmalı?
Kelsey Bone çok özel bir çaylak oldu geçen sezonda. Ekrem Memnun onun geldiği günden beri çok ilgilendi, özel olarak çalıştı. Kendisi de ciddi yetenekli ve oyunu çok iyi okuyan bir oyuncu. Ciddi bir kazanma isteği var. Onu o yüzden diğer oyunculardan ayrı bir yere koymak gerekiyor. Ekrem Memnun oyuncusundan bir şekilde maksimum katkıyı sağlayabilen bir antrenör. Kelsey de başka bir takıma gitse bu kadar katkı sağlayamayabilirdi ilk senesinde. Türkiye’de sistemle ilgili de geleceğe dönük çalışmalar mutlaka oluyordur. Bundan sonrasında da oyuncu yetişme sayısında da artış var. Artık biz de tecrübelendikçe gerek saha içi gerek saha dışı organizasyonlarla destekleyerek geliştirmemiz lazım.
Galatasaray’da geçirdiğiniz yedi seneyi nasıl anlatırsınız?
Ben kadere çok inanan bir insanım. Yaşadığımız her şeyin bir sebebi olduğuna inanıyorum. Keşke şöyle olsaydı böyle olsaydı… Keşke hiç şampiyonluk kaybetmeden başarılı olsaydık. Onun da bir sebebi var. Bu kadar üst üste kaybedilen şampiyonlukların ardından kazanılan üç kupa çok anlamlı oldu. Bizim için çöz güzel oldu. Hepimizin kariyerindeki en özel sene oldu. Üzüntülerim de oldu, kırgınlıklarım da ama bunların hepsi geride kaldı. Ben kendimi bu ailenin bir parçası olarak hissediyorum. Aile içinde nasıl çok mutlu olduğunuz anlar oluyorsa kırgın olduğunuz anlar da oluyor. Bu da aile olmanın bir parçası. Dönüp arkama baktığımda üç kupayla bitirilmiş bir sezon görüyorum.
Ekrem Memnun bir maçtan önce tribündeki kişi sayısını sorup yedi cevabını alınca yıkıldığını söylemişti. Kadın basketbolda seyirci sayısı ve ilgi nasıl artabilir?
Bu bir maçlık yedi kişilik tribünü tüm kadın basketbol olarak düşünmemek gerekiyor. Biz de taraftarımızı küstürmüştük geçen senelerde kaybedilen şampiyonluklarla. O maça çıktığımızda iyi basketbol oynayıp mücadele ettiğimizde 12 bin kişilik Abdi İpekçi’nin finalin son maçındaki haline geleceğini biliyorduk. Galatasaray taraftarı her zaman olması gerektiği yerdedir ve destekler. O gün de çok özel bir gün oldu. Avrupa’da erkek basketbolu da dâhil bu kadar maçın içinde, maçı oynayan bir taraftar olduğunu zannetmiyorum. Olsa da çok sınırlı sayıdadır. Yedi kişiden 12 bin kişiye geldiysek nasıl bir yol kat ettiğimizi gösteriyoruz. Milli takımlarda ilk defa Dünya Şampiyonası düzenliyoruz. Daha önce Ankara’da Olimpiyat elemesi oynamıştık. Çok iyi sayıda bir izleyici vardı. Basketbolu bilen bir kitle vardı. Çok daha coşkulu bir kitle bizi bekliyor.
Kaynak: Al Jazeera / Onur Saygın